İstinaf/Temyiz Edenin Harçları Tamamlamaması Nedeniyle İstinaf/Temyiz Etmemiş Sayılmasına Karar Verilmesi Durumunda Katılma Yolu İle İstinaf/Temyiz Edenin Hukuki Durumu
Katılma yoluyla istinaf, asıl istinaf hakkına bağlı ise de; diğer tarafın sonradan istinaf isteminden vazgeçmesi veya eksik harç/ masraf yatırması suretiyle istinaf etmemiş sayılması yahut istinaf isteminin reddedilmiş olması ; katılma yoluyla istinaf etme hakkını ortadan kaldırmayacaktır. Belirtilen bu husus , Hukuk Muhakemeleri Usulü Prof. Dr. Baki Kuru Cilt 5. Syf. 4608 dip not 357/a İst. 2001 kitabında da yer almakta ve ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin ekte sunmuş olduğumuz 16.6.2016 tarihli 2015/14401 E. 2016/6704 K. Sayılı ve yine aynı dairenin 9.10.2018 tarihli 2017/795 E. 2018/6149 K. Sayılı kararlarında da vurgulanmaktadır. Zira, aksi düşünce tarzı ile , kanunla bahşedilen katılma yolu ile istinafa/temyize dair “hak arama özgürlüğü” , karşı tarafın olumsuz bir eyleminden dolayı ihlal edilmiş olacaktır ki; hukuk devletinde bu durum himaye görmemelidir.
Kararlar:
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/14401
K. 2016/6704
T. 16.6.2016
DAVA : Taraflar arasında görülen davada …13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 22.12.2014 tarih ve 2014/631-2014/573 Sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 31.05.2016 günü hazır bulunan davacı vekili Av. … ve davalı asil … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacının, davalının Tasfiye Halinde… Kurumu A.Ş.’den olan 6.327 Dolar ve 3.888 Euro alacağını temlik aldığını ve alacağın temliki sulh ve feragat sözleşmesinin imzalandığını, davacının sözleşme gereği edimlerinin tamamını yerine getirdiğini, davalının bir başka sözleşme ile yine… Kurumu A.Ş.’den olan 42.238,00 Dolar ve 25.939,47 Euro alacağını … ve Paz. Satış Organizasyonu Ltd. Şti.’ye devir ve temlik ettiğini, adı geçen şirketin de buna karşılık ödemeler yapmayı taahhüt ettiğini, davalının icra dosyası ile belirtilen her iki sözleşmeyi de dayanak göstererek 34.000 Dolar ve 21.269 Euro’yu … Ltd. Şti. ile birlikte davacıdan müştereken ve müteselsilen talep ettiğini, tarafı olmayan ve imzası bulunmayan sözleşmeden dolayı davacıdan alacak talep edilemeyeceğini, davacının imzası bulunan sözleşmeden doğan edimlerini ise yerine getirdiğini ileri sürerek, davacının borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyetli davalının %40’tan az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, birbirinden bağımsız iki ayrı sözleşme diye iddia edilen düzenlemenin aynı kişiler tarafından, aynı yerde ve anda yapıldığını, … Ltd. Şti.’nin İhlas’ın bir yan kuruluşu olduğunu, dolayısıyla …’dan imzasının olmadığı, borçlu olmadığı bir meblağın talep edilmediğini,… Kurumunun uğrattığı mağduriyetten sonra adı geçen şahıslar tarafından da aldatılmış ve ikinci bir kez daha mağdur edilmiş olduğunu, kaldı ki davacı ile imzalanan aynı tarihli bir başka temlikin daha olduğunu, icra mahkemesinde görülen itirazın kaldırılması davasında verilen kararla davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacı tarafın, davalının Tasfiye Halinde… Kurumu A.Ş.’den olan 6.327 Dolar ve 3.888 Euro alacağını temlik aldığı ve “Alacağın Temliki Sulh ve Feragat Sözleşmesi”nin imzalandığı, davacının sözleşme gereği edimlerinin tamamını yerine getirdiği, davalının bir başka sözleşme ile yine… Kurumu A.Ş.’den olan 42.238,00 Dolar ve 25.939,47 Euro alacağını … Organizasyonu Ltd. Şti.’ye devir ve temlik ettiği, adı geçen şirketin de buna karşılık ödemeler yapmayı taahhüt ettiği, davalının icra dosyası ile davacının imzasının bulunmadığı taraf olmadığı sözleşmeyi de dayanak göstererek 34.000 Dolar ve 21.269 Euro’yu … Ltd. Şti. ile birlikte davacıdan müştereken ve müteselsilen talep ettiği, davacının imzası bulunmayan sözleşmeden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle, davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, davanın mahiyeti ve hakkaniyet ilkesi gereği davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir. Ancak temyiz harç ve masraflarının eksik yatırıldığı anlaşılmakla, mahkemece 02/03/2015 tarihli muhtırayla davalı vekiline tebliğden itibaren 7 günlük kesin sürede temyiz nispi harcı ile temyiz giderinin mahkeme veznesine yatırılması, aksi takdirde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağına karar verileceği ihtar edilmiş, işbu ihtarın tebliğine rağmen süresinde eksik harç ve masrafların yatırılmaması sebebiyle mahkemece 04/05/2015 tarihli ek karar ile davalı … vekilinin temyiz talebinin reddine karar verilmiş, verilen işbu temyiz talebinin reddine dair ek karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili davalı yanın temyizi üzerine hükmü katılma yoluyla temyiz etmiştir. Katılma yoluyla temyiz asıl temyiz hakkıyla sıkı sıkıya bağlı ise de diğer tarafın temyiz dilekçesinin normal temyiz süresi içerisinde kendisi yönünden temyizi kabil bir karara karşı verilmiş olması koşulu ile temyiz dilekçesinin tebliği ile katılma yoluyla temyiz hakkı doğacağından diğer tarafın sonradan asıl temyiz isteminden vazgeçmesi veya eksik harç ve masrafları yatırması suretiyle temyiz etmemiş sayılması katılma yoluyla temyiz etme hakkını ortadan kaldırmayacağından (Hukuk Muhakemeleri Usulü Prof. Dr. Baki Kuru Cilt 5. Syf. 4608 dip not 357/a İst. 2001) davalı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
Davacı vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesiyle, davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak takibe başlandığından açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiş olmakla davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bu yönden bozulmasını istemiştir. Mahkemece, İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca davada kötüniyet tazminatı şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeksizin ve gerekçesi de açıklanmaksızın davanın mahiyeti ve hakkaniyet ilkesi gereği davacı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 1.350,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 16.06.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY
1-) Dava, menfi tespit ve İİT istemlerine ilişkindir.
2-) Yargılama sonucunda menfi tespit isteminin kabulüne, İİT isteminin reddine karar verilmiştir.
3-) Mahkeme kararı davalı tarafça, temyiz harç ve giderleri yatırılmaksızın temyiz edilmiş, davacı tarafça ise katılma yoluyla temyiz edilmiştir. Davalı tarafa çıkartılan ve verilen 7 günlük muhtıra süresine rağmen davalı taraf gerekli harç ve giderleri yatırmadığı için temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
4-) 1086 S. HUMK Madde 433/2 – (26.09.2004 T. 16.06.2016ve 5236 S. K. öncesi) da yer alan “… Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme dair itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir” şeklindeki düzenleme ile başlangıçta temyiz edilmeyen/edilemeyen kararların, karşı tarafın kararı temyiz etmesi halinde, temyize cevap dilekçesi ile birlikte sonradan temyizi mümkün kabul edilmiştir. Nitekim öğretide ve uygulamada da, katılma yoluyla temyiz isteminin, asıl temyiz istemine sıkı sıkıya tabi olduğu, asıl temyiz edenin temyiz isteminin mesmu olmadığı (sözgelimi, süresinden sonra temyizde olduğu gibi) durumlarda, karşı tarafın bu temyize katılmasının da mümkün olmadığı ifade edilmiştir (B. Kuru, C.5, s. 4610-4611, HGK 05.11.1997 T. 16.06.2016ve 6/712-884, 19.HD 11.02.2000 T. 16.06.2016ve 7403/873).
5-) 6100 S. HMK m. 366 yollamasıyla, HMK m. 348 uyarınca da katılma yoluyla temyiz müessesesi kabul edilmiş, ancak asıl temyiz eden tarafın temyiz talebinden feragati veya temyiz talebinin reddi halinde, katılma yoluyla temyiz başvurusunun da işin esasına girilmeden reddine karar verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Her ne kadar HMK’nın geçici m. 3 uyarınca, HMK m. 348, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçirildiği tarihten sonra uygulanacak olsa bile, HMK 348 deki düzenlemenin yorum yoluyla bu günkü pozitif hukukta da uygulanmasına bir engel bulunmamaktadır.
6-) Somut olayda da, davacı tarafın temyiz isteminin, gerekli harç ve giderler yatırılmadığı için reddedilmiş olması karşısında, ortada mesmu bir temyiz dilekçesi bulunmadığından ve davalı tarafın olmayan temyize katılma yoluyla temyiz isteminde bulunması mümkün olmadığından, davalı tarafın temyiz başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılması ve sonuçta ilkderece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulduğumdan Dairemiz çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/795
K. 2018/6149
T. 9.10.2018
DAVA : Taraflar arasında görülen davada 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 10.02.2016 tarih ve 2014/576-2016/105 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından … numaralı Nakliyat Abonman Sigorta Poliçesi ile sigortalanan … Elektrolitik Bakır San. ve Tic. A.Ş’ye ait emtiaların Türkiye’den … nakliyesi işinin davalılar tarafından üstlenildiği, taşıma konusu 7 palet, 22,359 kg emtianın 31.01.2012 tarihli CMR tahtında … plakalı araca yüklediğini, ancak … sınırları içerisinde gerçekleşen hırsızlık olayı sonucu emtiaların tamamının çalındığını ve alıcısına teslim edilmediğini, hadisenin taşıma işini gerçekleştiren sürücünün aracı güvenliksiz bir alanda park ederek uzun süre terk etmiş olması sebebiyle meydana geldiğini, oluşan zarardan her iki davalının müştereken sorumlu olduğunu, faturaların, tutanakların ve eksper raporu gereğince 197.920,40 USD sigortalı zararının müvekkili tarafından tanzim edildiği, … ve poliçe hükümleri ile ibraname içeriği gereğince ve temlik yolu ile sigortalısının haklarını devralan müvekkilinin …’nun ilgili hükümleri gereğince davalılara rücu haklarının doğduğu ileri sürerek, 197.920,41 USD rücuen tazminat alacağının sigortalıya ödeme yapılan 18.05.2012 tarihinden itibaren işleyecek bankaların bir yıl vadeli döviz hesabına uyguladıkları en yüksek döviz faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Lojistik şirketi vekili, müvekkili şirketin taşıycı firma olmadığı, sadece hizmet bedeli karşılığında … firmasının nakliyesi için araç temini ile ilgili işlerini takip eden bir aracın kurum olduğunu, aralarında taşımaya dair bir sözleşmenin bulunmadığı, taşımaya konu olan 7 palet, 22,359 kg emtianın … sınırları içerisinde gerçekleşen hırsızlık olayı sonucunda çalındığını, çalınma olayında şoförün kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, … Lojistik’in akdi taşıyıcı, … fiili taşıyıcı olduğu, güvenli olmayan bir park yerinde taşıtın uzun süre bırakılmasından sonra meydana gelen hırsızlık olayı sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle, taşıyıcıların CMR hükümleri uyarınca sorumlu oldukları gerekçesiyle, davanın kabulüne 197.920,40 USD alacağın 18/05/2012 tarihinden itibaren yıllık %5 faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir. Ancak temyiz harcının eksik yatırıldığı anlaşılmakla, mahkemece 03.06.2016 tarihli muhtırayla davalı vekiline tebliğden itibaren 7 günlük kesin sürede eksik temyiz harcının mahkeme veznesine yatırılması, aksi takdirde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağına karar verileceği ihtar edilmiş, davalı vekili 27.06.2016 tarihinde yedi günlük süre içinde adli yardım talebinde bulunmuş olmakla birlikte mahkeme 11.07.2016 tarihli ek karar ile davalı vekilinin adli yardım talebinin reddine karar verilmiş, anılan karar davalı vekiline 20.07.2016 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen süresinde eksik harç ve masrafların yatırılmaması sebebiyle 24.10.2016 tarihli ek karar ile davalı Maksi Lojistik vekili tarafından mahkeme ilamının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş, verilen işbu temyiz talebinin reddine dair ek karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili davalı yanın temyizi üzerine hükmü katılma yoluyla temyiz etmiştir. Katılma yoluyla temyiz asıl temyiz hakkıyla sıkı sıkıya bağlı ise de diğer tarafın temyiz dilekçesinin normal temyiz süresi içerisinde kendisi yönünden temyizi kabil bir karara karşı verilmiş olması koşulu ile temyiz dilekçesinin tebliği ile katılma yoluyla temyiz hakkı doğacağından diğer tarafın sonradan asıl temyiz isteminden vazgeçmesi veya eksik harç ve masrafları yatırması suretiyle temyiz etmemiş sayılması katılma yoluyla temyiz etme hakkını ortana kaldırmayacağından ( Hukuk Muhakemeleri Usulü Prof. Dr. Baki Kuru Cilt 5. Syf. 4608 dip not 357/a İst. 2001 ) davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
Dava, nakilyat emtia sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde, davalı safında Maksi Lojistik şirketi ile … ‘a … … Lojistik şirketini davalı olarak gösterilmiştir. Ancak, temyiz incelemesine konu gerekçeli ve kısa kararda, hükmedilen alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiş, diğer davalı … şirketine yönelik hüküm kurulmadığı gibi karar başlığında da ismine yer verilmemiştir. Bu durumda, mahkemece … firması aleyhine de dava açıldığı gözetilerek, bu davalı yönünden de olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalı ve katılma yoluyla davacıya iadesine, 09.10.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1- ) Dava, menfi tespit ve İİT istemlerine ilişkindir.
2- ) Yargılama sonucunda menfi tespit isteminin kabulüne, İİT isteminin reddine karar verilmiştir.
3- ) Mahkeme kararı davalı tarafça, temyiz harç ve giderleri yatırılmaksızın temyiz edilmiş, davacı tarafça ise katılma yoluyla temyiz edilmiştir. Davalı tarafa çıkartılan ve verilen 7 günlük muhtıra süresine rağmen davalı taraf gerekli harç ve giderleri yatırmadığı için temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
4- ) 1086 S. HUMK Madde 433/2 – ( 26.09.2004 T. ve 5236 S. K. öncesi ) da yer alan “… Cevap veren, hükmü süresinde temyiz etmemiş olsa bile, cevap dilekçesinde hükme dair itirazlarını bildirerek temyiz isteğinde de bulunabilir” şeklindeki düzenleme ile başlangıçta temyiz edilmeyen/edilemeyen kararların, karşı tarafın kararı temyiz etmesi halinde, temyize cevap dilekçesi ile birlikte sonradan temyizi mümkün kabul edilmiştir. Nitekim öğretide ve uygulamada da, katılma yoluyla temyiz isteminin, asıl temyiz istemine sıkı sıkıya tabi olduğu, asıl temyiz edenin temyiz isteminin mesmu olmadığı ( sözgelimi, süresinden sonra temyizde olduğu gibi ) durumlarda, karşı tarafın bu temyize katılmasının da mümkün olmadığı ifade edilmiştir ( B. Kuru, C.5, s. 4610-4611, HGK 05.11.1997 T. ve 6/712-884, 19.HD 11.02.2000 T. ve 7403/873 ).
5- ) 6100 S. HMK m. 366 yollamasıyla, HMK m. 348 uyarınca da katılma yoluyla temyiz müessesesi kabul edilmiş, ancak asıl temyiz eden tarafın temyiz talebinden feragati veya temyiz talebinin reddi halinde, katılma yoluyla temyiz başvurusunun da işin esasına girilmeden reddine karar verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Her ne kadar HMK’nın geçici m. 3 uyarınca, HMK m. 348, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçirildiği tarihten sonra uygulanacak olsa bile, HMK 348 deki düzenlemenin yorum yoluyla bu günkü pozitif hukukta da uygulanmasına bir engel bulunmamaktadır.
6- ) Somut olayda da, davacı tarafın temyiz isteminin, gerekli harç ve giderler yatırılmadığı için reddedilmiş olması karşısında, ortada mesmu bir temyiz dilekçesi bulunmadığından ve davalı tarafın olmayan temyize katılma yoluyla temyiz isteminde bulunması mümkün olmadığından, davalı tarafın temyiz başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılması ve sonuçta ilkderece mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulduğumdan Dairemiz çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Bir cevap yazın