"İlam Niteliğindeki Uzlaşma Tutanaklarının, Taşınmaz Mülkiyetinin Naklini Sağlamayacağı"

"İlam Niteliğindeki Uzlaşma Tutanaklarının, Taşınmaz Mülkiyetinin Naklini Sağlamayacağı"

1136 Sayılı Avukatlık Yasası’nın 35-A maddesi gereğince düzenlenen “uzlaşma tutanağı” , İİK 38 gereğince ilam niteliğinde ise de; taşınmaz mülkiyetinin naklini sağlamayacağı açıktır.
“YARGITAY 1. H.D.
E: 2007/7358 – K: 2007/9604
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Taraflar arasında görülen davada; davacı, çekişmeli taşınmazların tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, oysa imar uygulaması nedeniyle yapılan tevhit ve ifraz işlemleri sırasında hata ile, 4138 m2 lik kısım kendisine ait iken 2130 ada parsellerinin tamamının davalı adına, 4138 m2 lik kısım davalıya ait iken 2132 ada parselerinin tamamının kendi adına tescil edildiğini, hatanın düzeltilmesi için yanlar arasında uzlaşma tutanağı düzenlenidğini, ancak davalının edimini yerine getirmediğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde zararın tazmini isteğinde bulunmuştur.
Davalı, çekişmeli parsellerin imar işlemine dayalı olarak adına tescil edildiğini, imar işlem idari yargıda iptal edilmedikçe, tapu iptal ve tescil istemeyeceğini, dayanak uzluşma tutanağının davacıya tescil hakkı veremeyeceğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, uzlaşma tutanağı gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 26.12.2006 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden K… B… vekili Avukat A… F… B… geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi A… S… Ç… tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
Dava, tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ve davalı ile dava dışı kişilerin çekişme konusu 2130 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7 imar parsellerinin öncesini teşkil eden 8 sayılı kadastral parselde paylı mülkiyet üzere malik oldukları, anılan kadastral parselin 29.2.1988 tarihli imar uygulaması ile, birçok imar parsellerine gittiği, paydaşlar arasında yapılan rıza-i taksim neticesinde 1771 ada 8 ila 21 sayılı imar parsellerinin davacıya, 1771 ada 1 ila 7, 22 ila 26 sayılı imar parsellerinin ise davalıya bırakıldığı, ancak belediye tarafından yapılan ve kesinleşen ikinci imar uygulamasında, davacıya ait parsellerin 2130 ada 1 parsel olarak 14.5.2002 tarihinde davalı adına tescil edildiği, daha sonra 2130 ada 1 parselin de ifrazla çekişme konusu 2130 ada 2, 3, 4, 5, 6, 7 imar parsellerine gittiği anlaşılmaktadır.
Davacı, ikinci imar uygulaması ile kendisine verilmesi gerekli olan çekişme konusu taşınmazların davalı tarafa, davalıya verilmesi gerekenlerin de kendisine verildiğini ve bu şekilde çekişme konusu taşınmazların tescillerinin yapıldığını, sonradan yanlışlığın fark edilmesi üzerine davalı ile birlikte kendisine taşınmaz satış vaadinde bulundukları dava dışı İzokom Yapı S.S. Toplu İşyeri Kooperatifi arasında 1136 Sayılı Avukatlık Yasasının 35/A maddesi çerçevesinde düzenledikleri 19.6.2002 tarihli “…uzlaşma tutanağıdır…” başlığını taşıyan belge ile bazı esaslar dairesinde yanlışlığın giderilmesini kararlaştırdıklarını ve anlaşmaya göre davalı üzerindeki çekişme konusu edilen taşınmazların tapusunun iptali ile kendi adına tescili isteği ile eldeki davayı açmıştır.
Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacının “uzlaşma tutanağı” başlığını taşıyan 19.06.2002 tarihli belgeyi iddiasına esas alarak çekişme konusu taşınmazların tapudaki sicil kayıtlarının düzeltilmesini, bir başka ifade ile mülkiyetlerinin naklini amaçladığı görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 706, Borçlar Kanununun 213, 2644 Sayılı Tapu Kanununun 26. maddesi hükümleri gereğince tapulu taşınmazların temlikleri resmi şekilde yapılmadıkça geçersizdir. Diğer taraftan, bahse konu belgede davacı adına yazılan taşınmazlarında davalıya aidiyeti taraflarca benimsenmiş olup, bir bakıma taşınmazların trampası arzulanmıştır.Esasen, taşınmazların trampası da Borçlar Kanununun 232.maddesi hükmü gereğince yine resmi şekilde yapılması ile olanaklıdır.
Resmi şekilden maksat taşınmazın mülkiyetinin nakline esas sözleşmenin Noter ve Tapu Sicil Memuru ( Müdürü ) tarafından düzenlenmesidir. Bu kural, kamu düzeniyle ilgili olup, aktin sıhhat koşuludur.
Oysa; mahkemece, 19.06.2002 tarihli “uzlaşma tutanağı” başlıklı belge hükme esas alınarak sonuca gidilmiş ve davalı üzerindeki çekişme konusu taşınmazlara ait sicil kayıtları iptal edilerek, davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Gerçekten de, 19.06.2002 tarihli belgenin 1136 Sayılı Avukatlık Yasasının 35/A maddesi gereğince düzenlendiği ve aynı madde hükmü uyarınca da anılan belgenin İcra İflas Yasasının 38.maddesinde öngörülen “ilam” niteliğinde olduğu tartışmasızdır. İfade edilmelidir ki, yasa koyucunun 1136 Sayılı Yasanın 35/A maddesi çerçevesinde düzenlenen belgeye “ilam” gücü tanıması doğrudan takip hukuku bakımından önem arzetmekte ve buna ilişkin usul ve esasların gözetilmesi ile ilgilidir. Esasen, bu husus İcra İflas Yasasının 38. maddesi hükmünde ilam niteliğindeki belgeler sayıldıktan sonra anılan belgelere göre yapılacak icra takiplerinin, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğu şeklinde ifade edilmiştir.
Öyleyse, anılan belgenin taşınmazın mülkiyetinin naklini sağlayacak nitelikte olduğu kabul edilemez. Buna göre, mahkemece kurulan hükmün dayanağını teşkil eden gerekçenin de hukuki olduğu söylenemez.
Öte yandan, çekişme konusu taşınmazların imar uygulaması sonucu oluştuğu tarafların ve mahkemenin de kabulündedir. Bilindiği üzere, imar çap kayıtlarının hukuki illetini oluşturan idari işlem, idari yargı yerinde iptal edilip, ortadan kaldırılmadıkça eldeki davanın dinlenmesine de olanak yoktur.
SONUÇ :
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle aksi yönde davanın kabul edilmesi doğru değildir. Davalının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.’nun 428.maddesi gereğince, BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 500.00.YTL. duruşma avukatlık parasının karşı taraftan alınmasına, 08.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir