YARGITAY KARARLARI DERGİSİNDE YAYIMLANAN BİR KARAR HAKKINDA DEĞERLENDİRME
Yargıtay Kararlar Dergisi’nin Haziran 2017 tarihli sayısının 1348. sayfasında yer alan 11. Hukuk Dairesi’nin 17.10.2016 tarih ve 2016/10717 Esas 2016/8183 sayılı kararı ile ilgili değerlendirme aşağıda yer almaktadır.
Olay: Anonim şirkete ait bir taşınmazın sicil kaydını , şirket temsilcisinin önce kendi adına yazdırdıktan sonra paylı olarak temsilcinin muvazaalı bir biçimde kendi çocuklarına devrettiğinden bahisle davacı şirket ortağı (üyesi) şirket merkezinin bulunduğu yerde tapu iptali ve şirket adına tescili davası açmıştır.
Mahkemece 6100 sayılı yasanın 12. maddesi gereğince davanın taşınmazın aynından kaynaklandığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş ;bu kararı davacı temyiz etmiştir.
Yerel Mahkeme kararı, Dairece 6100 sayılı HMK’nın 14/2. maddesi hükmünde “özel hukuk tüzel kişilerin ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın veya üyenin bu sıfatla diğerine karşı açacakları davalar için ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğu “ düzenlemesi kapsamında kaldığı ve böylesi bir davanın şirket merkezinin bulunduğu mahkemede görülüp karara bağlanması gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Daire bozma kararının kesinlikle hataya dayalı olduğu düşünülmektedir.
Zira 6100 sayılı yasanın 14/2. maddesi hükmü ,şirketle ortaklar veya üyeler ya da ortakların veya üyelerin diğerlerine karşı açacakları gerek hisselerinden kaynaklanan parasal konularda veya üyelikten ya da ortaklıktan kaynaklanan bunun gibi sair konularda çıkan ihtilaflarda çözüm yerinin gerçekten de şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Ne var ki, somut olayda davadaki istek, şirket temsilcisinin şirkete ait taşınmazla ilgili yapmış oldukları temliki tasarrufların muvazaa ile illetli olduğunun tespiti ile taşınmazın tapusunun iptali ve şirket adına tescili isteğine ilişkindir.
Bir başka anlatımla çekişme ,HMK’nun 14/2 kapsamıyla ilgili olmayıp ,taraflar arasındaki ihtilaf , taşınmazın aynından kaynaklanmaktadır.
O halde çekişmenin çözüm yeri,6100 sayılı HMK’nın 12/1. maddesi gereğince taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Bu kural kesin bir kural olup; 14/ 2 hükmü, bu kuralın istisnası olarak kabul edilemez. Nitekim 14/2 hükmü, duraksamaya yer bırakmayacak biçimde, hangi halleri kapsamakta ve hangi durumlarda gözetilmesi gerekecektir ,yoruma meydan vermeyecek şekilde açıktır.
Buna göre, yerel mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Bir cevap yazın