"Yargıtay Kararları Dergisinde Yayımlanan Bir Karar Hakkında Değerlendirme"
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davanın Yerel Mahkemece kabulüne ilişkin hükmün temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince Mayıs 2015 tarihli Yargıtay Kararları Dergisinde yayımlanan 29.01.2015 tarih 2014/14050 Esas ve 2015/1450 sayılı karar ile bozulduğu görülmektedir.
Somut olayda, davacıların mirasbırakanı Ali’nin , dava dışı torununa satış suretiyle devrettiği, taşınmazın bir kaç defa el değiştirdiği, murisin sağlığında, sicil kaydı torunu üzerindeyken ona karşı hile hukuksal nedenine dayalı olarak bu taşınmaza ilişkin bir tapu iptali ve tescil davası açtığı ve açılan bu davadan feragat ettiği dolayısıyla davanın feragat nedeniyle reddedildiği ve kararın kesinleştiği, murisin ölümünden sonra bu defa davacı mirasçılarca muris tarafından gerçekleştirilen temlikin mal kaçırma gayesiyle yapıldığı ve muvazaa ile illetli olduğu ileri sürülerek açılan tapu iptali ve tescil konulu davanın ; Yerel Mahkemece kabulüne karar verildiği,
Temyiz üzerine Yüksek 1. Hukuk Dairesi tarafından kararın aynen “hemen belirtilmelidir ki, muvazaa olgusu iradi, hile ise gayri iradi nedenler sonucu ortaya çıkar. Diğer bir anlatımla bir işlemde hileye maruz kaldığını, kandırıldığını ileri süren kişinin, bu hukuki sebeple gerçekleştirdiği işlem bakımından bilerek, isteyerek sonuca ulaştığı söylenemez.
Somut olaya gelince, temlikten sonra mirasbırakan Ali Kırıkkale 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/330 esas sayılı dosyasında, taşınmazın temlikinin hileye düşürülerek sağlandığını ileri sürerek torunu Ömer aleyhine dava açmış, bilahare davadan feragat etmiştir. Somut olgular yukarıda açıklanan ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın yağtığı ilk temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Şu husus önemle vurgulanmalıdır ki ; bozma kararında belirtilen görüş kural olarak benimsendiği takdirde ; mirasçısından mal kaçırmak isteyen muris, önce tapuda kayıtlı taşınmazını satış veya ölünceye kadar bakma akdiyle kayden devrettikten sonra, kendisinin ölümünden sonra mirasçılarının “muris muvazaası” hukuksal nedenine dayalı açacakları davayı sağlığında hata, hile , ikrah, gabin gibi iradeyi ifsat edici nedenlere dayanarak açacağı bir davada, davadan feragat etmek suretiyle önleyebilecektir.
Başka bir anlatımla; bozmada benimsenen görüş ilke olarak kabul edildiği takdirde, muris muvazaasından kurtulabilmenin bir formülü olarak mirasbırakan, yukarıda anlatılan şekilde davranarak mirasçılarının açacağı davanın önüne geçecek ve böylece muris muvazaasına dayalı hiçbir davanın kabulle sonuçlanması mümkün olamayacaktır.
Bu da, muvazaalı işlemi kamufle etmek için kanuna karşı kullanılan hileye yargısal bir kararla prim vermek olacaktır.
Bu bozma kararının 01.04.1974 tarih, 1 / 2 sayılı İ.B.K’yı işlevsiz duruma düşüren bir karar olduğu, ilerde kötüniyetli kişilerce, muris muvazaası davalarının önüne geçmek için kullanılacağı ve hak kayıplarına sebep olacağı ve dolayısıyla verilen bu karardan Yüksek Dairece dönülmesi gerektiği düşünülmektedir.
Bir cevap yazın