ÖLÜMDEN SONRA ETKİNLİK KAZANMASI ÖNGÖRÜLEN VEKALETNAME (Mandatum Post Mortem)

ÖLÜMDEN SONRA ETKİNLİK KAZANMASI ÖNGÖRÜLEN VEKALETNAME (Mandatum Post Mortem)

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2006/3-754

K. 2006/757

T. 29.11.2006

ÖZET : Murisin sattığı kahvehanenin bedelini şehirdışı yolculuğu sırasında dava dışı kişiye kendisine şayet yolda bir şey olursa bu parayı kardeşine teslim etmesi gerektiğini söylediği, bilahare murisin döndükten sonra depremde göçük altında kalarak ölmesi üzerine sözü edilen paranın davalıya teslim edildiği hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Murisin davacı ve davalıdan oluşan iki mirasçısı bulunmaktadır. Davacı davaya konu edilen para üzerindeki yarı payını istemektedir. Uyuşmazlık konusu sözleşmede davalıya karşı gerçekleştirilen kazandırma, vasiyet benzeri kendine özgü bir kazandırmadır; yoksa davalının kabulünü gerektiren bir bağışlama değildir. Bu nedenle işlem şekle bağlı değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 4. Asliye hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.05.2004 gün ve 2003/2 E. 2004/197 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 6.12.2004 gün ve 12296 – 13423 sayılı ilamı ile;
( … A ) UYUŞMAZLIK KONUSU OLAY : Muris İsmetin sattığı kahvehanenin bedeli olan 15 bin doları Antalya yolculuğu sırasında dava dışı Ali Okumuş’a “şayet yolda bir şey olursa bu parayı kardeşim Nuri Canbaz’a teslim et” diyerek verdiği, bilahare murisin Kocaeli’ne döndükten sonra depremde göcük altında kalarak ölmesi üzerine sözü edilen paranın davalıya teslim edildiği hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Murisin davacı ve davalıdan oluşan iki mirasçısı bulunmaktadır. Davacı davaya konu edilen Ali Okumuş’a tevdi edilen para üzerindeki yarı payını ( miras hissesini ) istemiş, mahkemece dava kabul edilmiştir.
Sorunun çözümlenmesi için aşağıdaki bilgilerin verilmesinde yarar görülmüştür.
B ) ÖLÜMDEN SONRA ETKİNLİK KAZANMASI ÖNGÖRÜLEN VEKALET : ( mandatum post mortem )
Bu tür vekalet sözleşmesinde görevlendirilen vekilin yapacağı işlemin kapsamı, türü ve zamanı saptanmaktadır. Yapılacak görevin icrası belirsiz bir geleceğe, ölüm sonrasına ertelendiği için sağlıklı bir sağlararası işlemin varlığından kuşku duyulmamalıdır.
Müvekkilin ölümünden sonra bir iş görülmesi için vekaletin hukuksal niteliği, kapsamı ve vasiyeti tenfiz memuru ataması ile olan karşılıklı ilişkileri, ölüme bağlı tasarruf şekline tabi olup olmadığı hususu çok tartışmalıdır. Baskın görüşe göre, müvekkilin ölümünden sonra bir üçüncü kişiye karşılıksız bir kazandırmada bulunmaya yönelik vekaletin, tenfizi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamaya ilişkin BK.mad.240/II hükmüne tabi tutulması gerektiği yolundadır. Böylece bu çeşit bir vekaletin asgari olarak ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılması gerekecektir. Öyle ki, üçüncü kişiye yapılacak kazandırmaya ilişkin kayıt, bir sözleşme ( vekalet sözleşmesi İçinde ) yer alsa bile, bu sözleşmesel kayıt tek taraflı bir vasiyete dönüşür ( BRz.Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, C:II, 3. bası, Ank.1987, slı.655 ve orada anılan; Pıotet, Guisan, Tuor, Escher, Kocayusufpaşaoğlu, İmre, Oğuzman, BGE 89II 37 ),
Azınlıkta kalan görüşe göre ise; ölüme bağlı bir kazandırmaya yönelse dahi mandatum post mortem’in ölüme bağlı bir tasarruf şekline tabi bulunmadığıdır. Örneğin, Andreas von Tuhr’a göre: “Murisin ölümünden sonra mümessil tarafından yapılacak faydalandırıcı işlem, ölüme bağlı faydalandırıcı işlem sayılmak gerekir; bununla beraber, bu faydalandırıcı işlemler ( ölüme bağlı tasarruflar ) için emredilen şekle tabi değildirler” ( Tuhr, Andreas von: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, c.1-2, çev.Cevat Edege, Ank,l983, sh.333. Ayrıca bkz. Tandoğan, sh,657 ve orada anılan: Esener, Gürsoy ve Rona Serozan: Sağlararası İşlem Yoluyla Ölüme Bağlı Kazandırma, İst. 1979, sh. 177, 178 ).
C ) ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME:
aa ) Genel olarak:
Üçüncü kişi yararına sözleşme, sözleşmenin tarafı olmayan bir kişiye, onun yararına bir edim kararlaştırılmasıdır ( Bkz.Akyol, Şener: Tam Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme, İst. 1976, sh.10 ).
Üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişiye özgü bir hak tanınmış olur. Üçüncü kişi, yararına kurulan sözleşmeden doğan hakkını derhal, herhangi bir irade açıklamasına, sözleşmeye katılmasına, kabul açıklamasında bulunmasına, hatta bu durumu bilmesine gerek kalmadan kazanır, Alacak doğrudan doğruya üçüncü kişinin ( davalının ) kişiliğinde doğar. Bu durum miras hukukunda mirasçıların terekedeki mallar üzerinde doğan tam hakları ve zilyedliklerine benzemekte ise de, davalı murisin halefi ( ardılı ) sayılmamaktadır ( Tuhr, sh.733, Akyol,sh.183 ).
Üçüncü kişi ( davalı ), sözleşmeden doğan alacağı muaccel ( ivedi ) olur olmaz, bunu borçludan ( muristen ) doğrudan doğruya talep edebilir ( Eren, Fikret; Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, c.III, Ank,1991, Sh,333 ).
bb ) ÖLÜME BAĞLI ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME:
Uyuşmazlık konusu olaydaki ayırdedici belirgin özellik, kazandırma lehdarı olarak öngörülmüş üçüncü kişinin ( davalının ) BK.mad.111 kuralı anlamında somut ve gerçek bir alacak hakkına kavuşturulması ( vekalet sözleşmesinin bir lehdar kaydıyla pekiştirilmesi ) isteğinin varlığıdır ( Bkz. uyuşmazIık konusu olayla özdeş bir örnek için: Serozan, sh.180 ). Eğer, miras hukukçularının önderlik ettiği görüş dikkate alınacak olursa, mirasbırakanın ölüm sonrası malvarlığı ilişkilerini ancak miras hukukunun ( vasiyetnameyle veya miras sözleşmesiyle mirasçı nasbi, vasiyet., külfet, vakıf gibi ) geleneksel düzenlemeleri içerisinde yapabileceklerdir. Oysa, ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme aracılığı ile gerçekleştirilen ölüme bağlı kazandırmalar ( sağlararası işlem yoluyla ) pekala geçerli sayılabilmelidir.
BK.mad.111’de üçüncü kişi yararına sözleşmenin tabi olacağı şekil düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte tarafların yapmak istedikleri sözleşme için kanun hangi şekli öngörmüşse, bunun üçüncü kişi yararına yapılması halinde de aynı şekle uyulmak gerekir. Temel ilişkisi bir vekalet olması durumunda da bu çözüm değişecek değildir.
Ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme, ölüme bağlı kazandırmayı amaçlayan sağlararası işlem olup şekle bağlı olmaksızın gerçekleştirilebilmektedir. Zira hukuksal işlemi elden geldiğince kurtarıcı yorum ilkesi ve şekil kurallarının elden geldiğince dar tutulup kıyas yoluyla yaygınlaştırılmaması yolundaki ana kural bu tür yorumu gerektirmektedir ( Serozan, sh,69 ).
ÖLÜM SONRASINDA ETKİLİ YETKİLENDİRME, ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME İLE BÜTÜNLEŞTİRİLMİŞTİR ( Bkz.Serozan, sh.180 ). Böylece ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme aracılığı İle gerçekleştirilen ölüme bağlı kazandırmalar korunup geçerli tutulmuştur.
C. DEĞERLENDİRME:
aa ) İŞLEMİ GEÇERLİ KILICI YORUM
Bizatihi Ölüme bağlı tasarruf şekline uyulmamış olsa bile tarafların bir sağlararası işlemi kurmak istediklerini ve böyle bir işlemin ölüme bağlı tasarruf hükümlerine bağlanmasının zorunlu olmadığını gösterebilir. Kuşku durumunda ( kazandırıcı işlemin sağlararası işlem mi yoksa ölüme bağlı tasarruf mu sayılacağı sorununun çözümünde ) favor negotii ( işlemi kurtarıcı, geçerli kılıcı yorum ) ilkesi doğrultusunda, geçersiz bir ölüme bağlı işlem yerine geçerli bir sağlararası İşlemin varlığı kabul edilmelidir ( BGE 99 11 268 )
bb ) Hukukumuzda terekeyle ilgili tüm işlemlerin özellikle ölüme bağlı kazandırmaların mutlaka miras hukuku İlkelerine göre gerçekleştirilmesi yolunda bir zorunluluk bulunmamaktadır. Zira, pozitif hukukun belirli bir amaca ulaşmak üzere birden fazla hukuki yolu yurttaşların önüne açtığı olasılıklarda, yurttaşların bu yollardan mutlaka birisini kullanmaları kendilerinden beklenemez. Gerçekten de ölüme bağlı bağışlama hakkında kıyasen ölüme bağlı tasarruf hükümlerinin uygulanmasını öngören BK.mad.240/II kuralını, ölüme bağlı kazandırmayı amaçlayan tüm sağlararası İşlemlerde genelgeçer bir ilke olarak kabul edilip tüm bu İşlemler miras hukuku ilkelerine bağlı tutulamaz. Öyle ki ölüme bağlı kazandırmayı amaçlayan üçüncü kişi yararına sözleşme dahil ölüm sonrasında etkili vekalet ve temsil yetkisi sağlama işlemleri BK.mad. 240/ll açısından değerlendirilemez,
cc ) Muris, kazandırılacak değeri ( 15 bin doları ) sağlığında aracı kişiye ( Ali Okumuş’a ) devretmiş; Ali Okumuş’ta ( aracı kişi ) 15 bin doları kendi mal varlığından davalıya İntikal ettirmiştir.
Miras bırakanın terekesinden bir kazandırma sözkonusu değildir. Ölüme bağlı üçüncü kişi yararına bir sözleşme gündemdedir. Gerçekten de ( ancak ) aracısız kazandırmalar, ölüme bağlı bağışlama kavramı ve dolayısıyla BK.mad.240 kuralı çerçevesi içinde toplanabilecek kazandırmalardır. Bu nedenle aracılı kazandırmalar, ölüme bağlı bağışlama kavramı ve BK.mad.240 kuralı dışında tutularak, ayrı bir çatı altına, ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme çatısı altına sokulmalıdır ( Bkz. Serozan, sh,44.195, 215 ve 216 ),
dd ) Şu var ki, münferit kazandırmanın beraberinde getirdiği menfaatler çatışmasında tereke ilgililerinin ( davacının ) çıkarı ile kazandırmada bulunan kişinin ( mirasbırakanın ) çıkarını tutarlı bir biçimde uyumlu hale getirmek gerekir. Aynı sonuç, ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme için de geçerlidir. Burada da hem ölüme bağlı kazandırmanın amacına ulaşmasına yardımcı olmak üzere sağlararası işlem hükümleri, hem de tereke ilgililerini ( davacıyı ) bu kazandırma türünün beraberinde getirebileceği sakıncalarına karşı koruyucu miras hukukunun öncelikler düzeni birlikte uygulanmalıdır. Öyle ki, bir yandan hukuksal işlemin geçerliliğini kurtarırken, öte yandan tereke ilgililerinin ( davacının ) çıkarlarını da kollayan bir çözüm yolu benimsenmelidir.
Çatışan menfaatleri adaletli ve uyumlu bir biçimde düzenleyen, mirasbırakanın son dileklerine uyan ve tereke ilgililerinin çıkarları da gözetilip kullanmalıdır.
O halde, saklı paylı mirasçılar yararına kazandırmanın tenkisine öncelikle bu tür kazandırmalardan başlanmalıdır ( TMK. mad. 563/570 ).
Öte yandan, mirasbırakanın ivazlı sağlararası işlem alacaklılarının hakkı bu tür kazandırıcı işlem alacaklılarının hakkının önünde yer alacaktır ( TMK.mad,603/l ). Önce murisin alacaklıları tatmin edilecek, ancak geriye bir şey kalırsa ölüme bağlı kazandırmalar terekeden yerine getirilecektir.
D ) SONUÇ : Uyuşmazlık konusu sözleşmede davalıya karşı gerçekleştirilen kazandırma, vasiyet benzeri kendine özgü bir kazandırmadır; yoksa davalının kabulünü gerektiren bir bağışlama değildir, o nedenledir ki işlem şekle bağlı tutulmamıştır.
Bu böyle olmakla birlikte, davacının ( murisin ) alacaklılarının ve saklı paylı mirasçılarının bu ivazsız ve şekilsiz kazandırmanın risklerine karşı maddi açıdan korunmaları gerekmektedir ( KRAUSKOPF, Der Vertrag zugunstenritter, Dritter, Fribourg, 2000, -tez- N.1G78 vd; Serozan Miras Hukuku, İradi Mirasçılık, sh.200 ), Kaldı ki TMK.567 kuralı da üçüncü kişi yararına ölüme bağlı hayat sigortaları konusunda böylesine uzlaştırıcı bir yaklaşımı seçmiştir.
Mahkemece yukarıdaki ilkeler dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Kabule göre, reddedilen kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi de usul ve kanuna aykırı bulunmuştur.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.11.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Bu gönderiyi paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir