Ölüm Tarihi İtibariyle Mülga Medeni Kanun Yürürlükte Olduğundan Tenkis Davasının Bu Eski Yasada Hak Düşürücü Değil Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu Gözetilerek Davalı Tarafça Zamanaşımı Defi İleri Sürülmediğine Göre Delillerin Toplanarak Karar Verilmesi Gerektiğine Dair Yargıtay Kararı.

Ölüm Tarihi İtibariyle Mülga Medeni Kanun Yürürlükte Olduğundan Tenkis Davasının Bu Eski Yasada Hak Düşürücü Değil Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu Gözetilerek Davalı Tarafça Zamanaşımı Defi İleri Sürülmediğine Göre Delillerin Toplanarak Karar Verilmesi Gerektiğine Dair Yargıtay Kararı.


T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2025/2696
K. 2025/3536
T. 3.7.2025


DAVA : Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

KARAR : I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin babası muris …’in Tokat ili, … ilçesi, … Mahallesinde bulunan … ada 4 parsel, … ada 3 parsel, 1007 ada 1 parsel, 1007 ada 2 parsel, 1005 ada 4 parsel sayılı taşınmazları kız çocuklarını mirastan mahrum bırakmak amacıyla mirasçısı erkek çocukları …, … ve …’e satış gibi göstererek muvazaalı olarak devrettiğini, tapudaki kök kayıtlar incelendiğinde bu hususun ortaya çıkacağını, 1007 ada 2 parselin şimdiki tapu maliki … İnşaat Ltd. Şti’nin davalı … ve babası dava dışı …’e ait olduğunu, …’in de …’in eşi olduğunu, müteahhit olan …’in mirasçı olan erkek davalıların akrabası olduğunu, kız mirasçıların dava konusu taşınmazlardan pay almadığını bildiğini, buna rağmen noterde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak bu taşınmazları tapuda satış gibi gösterip kız mirasçılardan mal kaçırmak için aralarında devir yaptıklarını, yine davalılardan … Hayvancılık A.Ş.’nin yetkilisi …’in diğer davalı …’in çalışanı olduğunu, yani …’in paravan şirket kullandığını, 1007 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşaat başladığını, 1007 ada 2 parsel sayılı taşınmazda da inşaat hazırlıklarının başladığını, müvekkillerinin araziler üzerinde inşaatın başlatılmaması ve başlayan işlemlerin durdurulması için tedbir talep ettiğini, davalılardan …, … ve …’in taşınmazları satın alacak maddi güçlerinin olmadığını, davalı …’in satış işleminin gerçek olmadığını, murise herhangi bir para vermediklerini bizzat kendisinin söylediğini, davalı …’in dava konusu taşınmazlarla ilgili kız kardeşlere haklarını verin dediği için diğer davalılarla aralarının bozulduğunu ve konunun savcılığa taşındığını, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/1925 Esas sayılı dosyasının da delil olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarına 3. kişilere devrinin önlenmesi ve inşaat yapılmaması için ihtiyati tedbir konulmasına, davalılar üzerine kayıtlı mezkur taşınmazların tapu kaydının iptaline ve miras payları oranında davacılar adına tapuya tesciline, davalı olan mirasçılardan …, … ve …’den 10.000,00 TL tazminatın ( fazlaya ilişkin hakları ve ilerde belirlenecek güncel rakamlarla ıslah etme hakları saklı kalmak kaydıyla ) hisseleri oranında alınarak müvekkillerine verilmesine, bunlar mümkün görülmezse saklı payların tenkisine karar verilmesini talep etmiştir.

Davacılar … ve … vekili 14.12.2022 havale tarihli dilekçesinde özetle, 1005 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden davadan feragat ettiklerini belirtmiştir.

II. CEVAP

Bir kısım davalılar … Ltd. Şti., …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın aslında kadastro tespitine itiraz davası olduğunu, bu davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, tenkis ve tazminat davasının da zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazlar üzerinde muris …’in hiçbir zaman malik olmadığını, bu nedenle dava konusu taşınmazların muris muvazaasına konu olamayacağını, dava konusu taşınmazlardan 1005 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 1980 yılında kadastro tespitinde dava dışı 3. kişiler adına tescil edildiğini, davalılar … ve …’in taşınmazı bu kişilerden satın aldığını, sonrasında taşınmazın davalı müvekkili …’e satıldığını, bu taşınmazda davacıların murisinin hiçbir zaman zilyet ya da malik olmadığını, dava konusu 1007 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar ile … ada 3 ve 4 parsel sayılı taşınmazlarda da davacıların murisinin hiçbir zaman tapuda malik olmadığını, 1980 yılında yapılan kadastro tespitinde bu taşınmazların …, … ve … adına tespit ve tescil edildiğini, bu tescilden sonra da muris …’nın hiçbir zaman taşınmazlara malik olmadığını, söz konusu taşınmazların 1980 yılında yapılan kadastro tespiti öncesinde 1976 yılında muris tarafından davalılar …, … ve …’e satıldığını ve kadastro sonucunda davalılar …, … ve … adına tescil edildiğini, 1976 yılında yapılan devir işleminin zilyetliğe dayalı menkul devri olduğunu, muris tarafından tapusuz taşınmazların zilyetliğinin devri suretiyle gerçekleştirilen işlemlere karşı 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağının bulunmadığını, ayrıca müvekkillerinin muvazaalı bir işlem yapmadıklarını, satış işlemlerinin gerçek olduğunu, müvekkilleri …’nin ortakları olan …, … ve …’nin dava konusu taşınmazları iyi niyetle satın aldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dilekçesi Davalı …’e 04.11.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmamış, 09.11.2020 tarihli beyan dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazlarda üç kız kardeşine düşen haklarını ve yerlerini vermek istediğini belirtmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 1005 ada 4 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden davacılar … ve …’ın feragat beyanı olduğundan bu parsel yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, dava konusu 1007 ada 1 ve 2 parselller ile … ada 3 ve 4 parsellerin … ada 28 parsel numaralı taşınmaza dayalı olduğu, kadastro çalışmalarının 1980 yılında tamamlandığı, davacıların murisi … adına hiçbir zaman tescil edilmediği, ancak tescile esas …’in beyanında taşınmazların 1976 yılında davalılar …, … ve …’e 11.000,00-TL bedelle satıldığı beyanı nedeniyle kadastroda bu davalılar adına tescillerinin yapıldığı, her ne kadar davalılar vekilince kadastro öncesi nedenlere dayanarak açılacak tapu iptali ve tescil davalarının 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu belirtilmiş ise de kadastro çalışmalarının 1980 yılında tamamlandığı, murisin ise 1983 yılında öldüğü anlaşıldığından 10 yıllık hak düşürücü sürenin bu olaya uygulanamayacağı, taşınmazların 1976 yılında davalılar …, … ve …’e satışının yapıldığı ve bu satışın muvazaalı olduğunun temel yargılama konusu olduğu, dinlenilen mahalli bilirkişilerin anlatımlarından bu taşınmazların zilyetliklerinin de bu davalılara devredildiği, bu davalılar tarafından öncesinde ekip biçildiği, sonrasında diğer davalılara satışlarının yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla taşınmazların tapusuz oldukları dönemde davacıların murisi … tarafından …, … ve …’e devredildiği, bu şartlar altında davanın hukuki dayanağını oluşturan 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının bu dosyada uygulanabilme imkanı bulunmadığı, taşınmazların devrinde menkul hükümlerinin uygulanması gerekmekte olup menkullerin satışı veya bağışı herhangi bir şekil şartına tabi olmadığından muris … tarafından yapılan işlemin bağış işlemi olarak kabul edilmesi halinde de bağış işlemi hukuken geçerli olduğundan tapu kaydının iptali ve davalılar adına miras hisseleri oranında tesciline ilişkin taleplerinin kabul edilmediği, bu şartlar altında davalılar …, … ve …’in mülkiyet hakları yönünden herhangi bir iptal kararı verilmediğinden diğer davalılar …, …, … Şirketi ve … Şirketine yapılan satış işlemlerinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından bu davalılar yönünden de davanın reddine, davacı vekilince talepler terditli olarak yapılmış olup tapu iptal-tescil talebinin mümkün olmaması durumunda tazminat talep edildiği, davacı vekilinin tapu iptal ve tescil talebi esastan reddedildiği için tazminat talebinin de reddine, davacı vekilince tüm bu taleplerinin mümkün bulunmaması halinde tenkis talebinde bulunulduğu, tenkise ilişkin düzenlemeler Türk Medeni Kanunu’nun 559. maddesinde belirtilmiş olup iyiniyetli davalılara karşı 10 yıl, iyiniyetli olmayan davlılara karşı 20 yıllık hak düşürücü süre öngörüldüğü, tasarrufun 1976 yılında, kadastro ve tescil işlemlerinin 1980 yılında yapıldığı, bu tarihten sonra davacıların hiçbir şekilde taşınmazlar üzerinde zilyetlik kurmadıkları, davanın ise 2020 yılında açılmış olup davalılar …, … ve …’in kötüniyetli olarak kabul edilmesi halinde dahi 20 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, ölüm tarihi itibariyle 743 sayılı Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması halinde ise Kanun’un 513. maddesinde 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş olup davalıların süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulundukları, zamanaşımı def’inde bulunmayan … yönünden ise davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve diğer davalıların zamanaşımı def’inden tüm davalıların yararlanacağı gerekçesiyle davacıların tenkise yönelik talebinin de zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili, davalılar …, … Hayvancılık A.Ş. vekili, davalılar …, …, …, … İnşaat Ltd. Şti vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları delillere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin dosyadaki delillerle çelişmeyen tespit ve değerlendirmesine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re’sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin, bir kısım davalılar …, …, …, … İnşaat Ltd. Şti vekili ile bir kısım davalılar … ve … Hayvancılık A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; öncelikle, müvekkillerinin davalı …’in teyzesi olduklarını, bu nedenle davalı …’in davacıların miras hakkını alamadıklarını ve işlemin muvazaalı olduğunu çok iyi bildiğini, yani iyiniyetli 3. kişi olarak kabul edilemeyeceğini, ayrıca davalı …’in taşınmazları para vererek almadığını, … ada 4 parsel sayılı taşınmazın karşılığı olarak diğer davalı … ve …’e 1007 ada 2 parsel sayılı taşınmazda yapacağı dairelerden vererek anlaşma yaptıklarını, bunu da kendisinin duruşmada beyan ettiğini, ortada gerçek bir satış işlemi olmadığını, ayrıca davalılardan …’in … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/311 Esas sayılı dosyasıyla davalı … aleyhine … ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescil davası açtığını, dava konusu 1007 ada 2 parsel için de para verilmediğini, dolayısıyla gerçek satış olmadığını, keza davalı …’in Mahkemece konan tedbirin kaldırılması için yazdığı 09.11.2020 tarihli dilekçesinde “3 kız kardeşime düşen haklarını ve yerlerini vermek istiyorum” diye beyanda bulunduğunu ve davayı kabul ettiğini, yine …’in davalı olarak cevap dilekçesinde zamanaşımı iddiasında bulunmadığını, diğer davalıların bulunmasının onun bulunduğu anlamına gelmediğini, Yerel Mahkemenin bu konuda yanıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, muris muvazaası ve tazminat talepleri kabul edilmezse tenkis talebiyle açtıkları davada, en azından zamanaşımı itirazında bulunmayan ve davayı kabul eden davalı … için tenkis davasının kabul edilebileceğini, yine …’ın satış tarihinde öğrenci olduğunu ve satışa ilişkin parayı murise ödemesinin imkansız olduğunu, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/1925 sayılı soruşturma dosyasında da … diğer davalı erkek kardeşlerine, kızların yerini verin dediği için şikayet edildiğini, dosyada bunlar delil olarak belirtilmesine rağmen Yerel Mahkemenin değerlendirmediğini, tüm bu hususların taşınmazların satışının gerçek olmadığını, ortada bir muvazaa olduğunu kanıtladığını, ayrıca bilirkişi raporlarının karar kurmaya elverişli olmadığını, muris muvazaasına dayalı davalar haksız fiil niteliği taşıdığından herhangi bir zaman aşımına veya hak düşürücü süreye tabi olmadığını, bu nedenle her zaman açılabileceğini, yine kadastro kesinleştikten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılamaz kuralının istinasının mevcut olduğunu, burada murisin ölüm tarihinin önemli olduğunu, kadastronun dava konusu parsellerde 19.08.1980 yılında geçtiğini, murisin ise 1983 yılında öldüğünü, muris tespitten sonra öldüğü için kadastrodan önceki nedenlere dayanılabileceğini, davalıların zamanaşımı itirazlarını bu nedenlerle kabul edilemeyeceğini,

tüm bu nedenlerden dolayı Yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmesinin yanlış olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, tazminat, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; muris …’in 06.06.1983 tarihinde öldüğü, terekesinin 7 pay olarak kabul edildiği her bir payın eşit olarak …, …, …, …, …, … ve …’a ait olduğu, dava konusu Tokat ili, … ilçesi, … Mahallesinde bulunan dava konusu … ada 3 parsel davalılardan … adına kayıtlı iken 18.06.2020 tarihinde davalı … Hayvancılık A.Ş’ye satış yoluyla temlik edildiği,… ada 4 parsel davalılardan … adına kayıtlı iken 14.07.2020 tarihinde davalılardan …’e satış yoluyla temlik edildiği, 1007 ada 1 parsel davalılardan … adına kayıtlı iken davalılardan … Hayvancılık A.Ş’ye 18.06.2020 tarihinde satış yoluyla temlike edildiği, 1007 ada 2 parselin davalılardan … adına kayıtlı iken davalılardan … İnşaat Şirketine 14.07.2020 tarihinde satıldığı, dava konusu 1005 ada 4 parselin ise davalılardan … ve … adına kayıtlı iken davalılardan …’e 01.08.2019 tarihinde satış yoluyla temlik edildiği, dava konusu … ada 3 ve 4 parsellerin geldisi olan … ada 28 parsel sayılı taşınmaz ile 1007 ada 1 ve 2 parsellerin geldisi olan … ada 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin kadastro beyannameleri incelendiğinde … ada 28 parsel ve … ada 31 parsel sayılı tapusuz taşınmazları muris …’in 1976 yılında haricen 11.000,00 TL ( 28 parsel için ) ve 10.000,00 TL ( 31 parsel için ) bedelle davalılardan …, … ve …’a seviyyen satarak bu yerlerin zilyetliğini bu kişilere devrettiğine ilişkin beyanı nedeniyle taşınmazların davalılar …, … ve … adına senetsizden tespit ve tescil edildiği, her iki parselin de kadastro tutanağının 18.08.1980 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği, davacıların murisinin anılan dava konusu taşınmazlarda hiçbir zaman malik olmadığı, muris …’nın 06.06.1983 tarihinde öldüğü, davacılar … ve …’in dava konusu 1005 ada 4 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davadan feragat ettikleri anlaşılmıştır.

Dosya içeriğine ve toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat talebi ve davalı … dışındaki davalılar bakımından tenkis talebi yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacılar vekilinin bu yöne değinen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,

Davacılar vekilinin sair temyiz itirazına gelince;

Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. ( 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m.17 ) Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümleri, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanır.

Öte yandan; tenkis ( indirim ) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların ( bağış ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai ) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke, mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tespit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir ( TMK m.564 ). Mirasbırakanın TMK’nın 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel ) ve sübjektif ( öznel ) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.

Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya TMK’nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK’nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun’un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmayacağından davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir.

Davalı …’e yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( Sabit Tenkis Oranı ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( TMK m. 564 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.

Somut olaya gelince, muris …’in 06.06.1983 tarihinde öldüğü anlaşılmakla eldeki davada 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin uygulanması gerektiği kuşkusuzdur. O halde, tenkis isteğinin anılan Kanun’un 513. maddesi uyarınca hak düşürücü süreye değil, zamanaşımı süresine tabi olduğu ve davalı … tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmediği gözetildiğinde, davacıların tenkis isteği bakımından, öncelikle tarafların bildirmiş olduğu delillerin toplanılması, yukarıda değinilen ilkeler uyarınca araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere davalı … yönünden davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve diğer davalıların zamanaşımı def’inden tüm davalıların yararlanacağı gerekçesiyle tenkis isteğinin zamanaşımı nedeniyle reddi doğru değildir.

SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat talebi ve davalı … dışındaki davalılar bakımından tenkis talebi yönünden verilen ret kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kesin olmak üzere ONANMASINA,

Davacılar vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile; temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

Aşağıda yazılı 435,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacılar tarafından yatırılan peşin harç onama harcı olarak mahsup edildiğinden harcın iadesine yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03.07.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


Bu gönderiyi paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir