Muris Muvazaasına Konu İşlemde Taraf Olan Kişinin Bu Nedenle Açtığı Tapu İptali ve Tescil Davasının Bu Davacı Yönünden Reddi Gerektiğine Dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı.
Aşağıda, satış işlemine (alıcı )küçük çocuğunun “velisi” olarak katılan babanın , bilahare mirasçı sıfatıyla diğer kardeşleriyle beraber , kayıt maliki olan çocuğuna karşı açtığı muris muvazaası nedenli tapu iptal ve tescil davasına ilişkin verilen bir HGK kararı yer almaktadır. “Kimse kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemez ” ilkesi kararda vurgulanmış olup; diğer davacıların davasının kabulü ; işlemde taraf olan bu davacının ise davasının reddi gerektiği vurgulanmıştır. Karar metni:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/1-1
K. 2010/32
T. 27.1.2010
DAVA : Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.12.2008 gün ve 2008/67 E.-370 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 26.02.2009 gün ve 2009/1721 E.-2493 K. sayılı ilamı ile;
( … Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, tescil istemli olarak açılmış, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre murisin terekeden mal kaçırma amaçlı olarak nizalı taşınmazı davalıya tapuda satış göstermek suretiyle devrettiği anlaşıldığından aşağıda belirtilen husus dışında kalan davalının tüm temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; işlemin danışıklı olduğu amacın terekeden mal kaçırma için muris tarafından yapıldığı belirlenmiş olduğundan kural olarak tüm davacılar yönünden davanın kabul edilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak davacılardan S… davalı M…’un babasıdır. Tapuda devir işleminin yapıldığı 1997 tarihinde davacının velayeti altındadır. Bu nedenle tapuda davalı adına satış gösterilerek yapılan intikalde davalının velisi olarak ( davalının dava dışı olan annesi ile birlikte ) işleme taraf olmuş ve davalı adına tapuda devir işlemini gerçekleştirmiştir.
Dosya arasında bulunan resmi senette muris taşınmazı bedeli karşılığı sattığını belirtmiş, davacı baba da bedelini vererek taşınmazı davalı adına aldığını açıklamıştır. Diğer davacıların bu devrin danışıklı olduğuna dair kendi miras haklarına dayanarak açtıkları bu davanın her türlü delil ile ispatı mümkün ise de, davacı S… işlemde velayeten taraf olduğundan kendisinin bizzat yaptığı bu işlemin muvazaalı olduğunu iddia etmesi mümkün değildir. Burada bir hususu açıklamakta yarar vardır. Bir işlem ya muvazaalıdır ve bu nedenle davada taraf olanların tümü için geçersizdir veya değildir. İşlemin bazı davacılar için geçerli, bazıları için geçersiz olduğunu söyleme olanağı yoktur. Bu nedenle davacı S… yönünden de geçersiz olduğu söylenebilir. Ancak burada bir ayrım söz konusudur. Davacı her ne kadar tapudaki muvazaalı işlemde velayeten bulunmuş ise de işlemin tarafıdır, taşınmazı bedel ödeyerek davalı adına aldığını resmi memur huzurunda beyan etmiştir. O halde kendisinin de bir muvazaası söz konusudur ve kural olarak hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemez. Kaldı ki böyle bir hak talebi herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağını belirten T.M.Y. ikinci maddesine de aykırıdır.
Bu durumda davacı S…’in kendi muvazaasının sonuçlarından yararlanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğundan bu kişi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru olmamıştır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; tapuda devir işleminin vekil aracılığı ile değil, ergin olmayan davalının velisi aracılığı ile ve herhangi bir yerden talimat almadan bizzat velinin inisiyatifi ile yapılmış olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.’un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.01.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bir cevap yazın