Arabuluculuk Görüşmesinin İşyerinde Yapılmış Olmasının, Arabuluculuk Tutanağını Tek Başına Geçersiz Kılmayacağına Dair Bir Yargıtay Kararı.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2022/15997
K. 2023/874
T. 18.1.2023
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 01.04.2020 tarihinde Şirket yetkilisinin tüm çalışanları Büyükbakkalköy’deki depoya davet ettiğini, o gün sabah düzenlenen toplantıda, İpragaz ile işbirliklerinin bittiğini dolayısıyla da işin sonlandığının bildirilerek çalışanlardan araç anahtarları ve … ile ilgili taşıdıkları diğer eşyaların iade alındığını, davalı Şirketin, İpragaz ile yaptıkları sözleşme sonucu 1 yıl bu işe ara vermek zorunda olduklarını, fakat 1 yıl sonra aynı tarihte aynı kadro ile başka marka çatısı altında çalışmaya devam edeceklerini belirterek toplantıyı sonlandırmasına karşın tüm çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çıkışının toplantının bir gün öncesinde gerçekleştirdiğini, 02.04.2020 tarihinde yani toplantının ertesi günü tüm çalışanlar şirket deposuna tekrar çağırılıp çalışanlara, çıkışları verileceğinden dolayı hak edişlerinin sadece bir miktarının ödeneceğinin, durumu kabul etmeyenlerin tekrar işe davet edilmeyeceklerinin de özellikle söylendiğini, böylece Şirket yetkilisi ve Şirket sahibinin arabulucusunun yönetim ofisinde sırayla çalışanlarla görüştüğünü, görüşmede işçinin alacağının çok cüzi miktarda ve 3 eşit taksitte ödeneceği ifade edilerek yeniden işe çağrılacakları vaadiyle imzaları alınıp hiç kimsenin başkasıyla ve birbiriyle görüşmesine izin verilmeden işyerini terk etmelerinin istenildiğini, davacının işyerinde uzun yıllar çalıştığını, arabulucuğun temel ilkelerinden olan iradilik ilkesi ihlal edildiğinden tutanağın iptali gerektiğini, davalının hileli söylemleri ile işçilerin iradesini yanılttığını, dosya içerisinde davacının arabulucuya başvurusuna dair bir belge bulunmadığını, iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini, arabuluculuk tutanağının aydınlatma yükümlülüğüne aykırı bir biçimde herkese toplu olarak imzalatılması, uyuşmazlığa konu görüşmelerinin işveren adresinde yapılmasının, 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 11. maddesine aykırı olduğunu, yapılan bu işlemin arabulucunun kamu düzeninden aldığı yetkiyi kötüye kullandığının en açık göstergesi olduğunu bildirerek 01.04.2020 tarihli arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İpragaz tarafından aralarındaki distribütörlük sözleşmesinin Kadıköy 32. Noterliğinin 27.03.2020 tarihli ve 10605 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshi üzerine ihtarnamenin geldiği gün bütün personel ile 30.03.2020 tarihinde toplantı yapıldığını, ihtarnameyi de H.B.’nin toplantıya katılanlara yüksek sesle okuduğunu, toplantı sonucunda ise ortak karar ile iş sözleşmesinin arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesine karar verildiğini, tarafların ortak belirlediği tarafsız arabulucu H.Y.’nin arabuluculuk görüşmeleri için uygun fiziki koşullara sahip toplantı odasında, davacı, davalı Şirket yetkilisi ve kendisinin bulunduğu bir ortamda gerek sözlü olarak gerekse de yazılı olarak ekte sunulan 01.04.2020 tarihli Arabuluculukta Bilgilendirme Tutanağı belgesinden görüleceği üzere arabuluculuk hakkında bilgilendirme yapıldığını, tarafların kendi özgür iradesi ile anlaşmaya vardığını ve anlaşmanın imza altına alındığını, arabuluculuk işlemlerinin usulüne uygun yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının iş sözleşmesinin 31.03.2020 tarihinde sona erdirildiği, arabuluculuk tutanağının ise 01.04.2020 tarihinde düzenlendiği, dosyada mevcut tüm arabuluculuk sürecine ilişkin belgelerden arabulucuya kim tarafından başvurulduğu anlaşılamadığı gibi taraflara davetiye mektubu gönderilip gönderilmediği, arabulucunun nasıl ve kim tarafından belirlendiği, anlaşmanın nerede sağlandığının da belirtilmediği, arabulucu belirleme tutanağının 01.04.2020 tarihinde düzenlendiği ancak son tutanakta görüşmelerin başladığı tarihin belirtilmediği bu nedenle davacıya anlaşma belgesi içeriği üzerinde düşünmek için makul sürenin tanınmadığı, tutanağın düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlendiği, alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarihi ve içeriği itibari ile arabuluculuğa elverişli olmadığı gerekçesiyle davacının davasının kabulüyle 01.04.2020 tarihli davacı … ile, davalı Doğan Yiğitler LPG Taşımacılık arasında düzenlenen ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesinin, dava konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağı evrakını eksik incelediğini, tam olarak incelemiş olsaydı, Arabulucu Belirleme Tutanağı belgesinde arabulucunun taraflarca ortak belirlendiğinin, kimin başvuru yaptığının, son tutanak tarihinin mevcut olduğunun tespit edilebileceğini, arabulucu tarafından tarafların her fırsatta bilgilendirildiğinin, tarafların özgür iradeleri ile hiçbir baskı altında kalmadan anlaşmaya vardığının ve tutanağın düzenlenip imzalandığının anlaşılabileceğini, İlk Derece Mahkemesi’nin 6098 Sayılı … Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi kapsamında yapmış olduğu değerlendirmenin Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/436 Esas, 2022/1380 Karar sayılı kararı karşısında hatalı olduğunu, ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptalinin 6098 Sayılı Kanun kapsamında ancak, gabin, yanılma, aldatma, korkutma gibi sebeplerle iradenin fesada uğraması hâllerinde söz konusu olabileceğini, bu hususta davacı tarafın somut hiçbir iddiası bulunmadığı gibi İlk Derece Mahkemesince bu yönde hiçbir tespitte de bulunulmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; arabuluculuk belirleme, bilgilendirme, son tutanak ve anlaşma tutanağında davacının imzasının olduğu, arabuluculuk görüşmesinin işyerinde yapılmasının arabuluculuk tutanağını geçersiz hâle getirmeyeceği, irade fesadı hâllerinin ileri sürülmediği ve ispat edilemediği, 1 yıllık süre içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; kanun hükümlerine göre usulüne uygun bir başvuru olmadığı, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı ve mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği, usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği, arabulucunun kamu düzeninden aldığı yetkiyi kötüye kullandığı, bir senelik hak düşürücü sürenin uygulanacağı varsayımında öğrenme tarihi olarak ne zaman esas alınacağının ele alınması gerektiği, sonuç olarak bu çalışanlar imza attıkları belgenin böyle bir sonucu olacağını bilmediklerini, ancak zamanla sorgulamaya başladıklarında avukatlar ile karşılıklı fikir alışverişinde bulunduklarında gerçeğin farkına vardıklarını, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra düzenlenecek olan ibra sözleşmeleri 6098 Sayılı Kanun’un 420. maddesindeki kriterleri taşımak zorunda olduğunu, taraflara imzaladıkları belgenin ne anlama geldiği ve gelecekte ne gibi sonuçları olduğu açıklanmamış gerekli aydınlatmanın yapılmadığını, bu derece kamu hukukunun özü olan bir meselede sadece özel hukuka dair ve kamu düzenine aykırı hususları dışlayacak şekilde inceleme yapmanın hukuka aykırı olduğunu ve sürecin kanuna uygun şekilde yürütülmediğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, arabuluculuk sürecinin kanuna uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğine ve buna göre dava konusu ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6325 Sayılı Kanun’un “Amaç ve kapsam” kenar başlıklı 1. maddesinin ikinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
“Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri … veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır …”
2. 6325 Sayılı Kanun’un “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların … üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde … önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık … yöntemini,
ifade eder”
3. 6325 Sayılı Kanun’un “İradi olma ve eşitlik” kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
“(1) Taraflar, arabulucuya başvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandırmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Şu kadar ki dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi hükmü saklıdır.
(2) Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse tüm süreç boyunca eşit haklara sahiptirler.”
4. 6325 Sayılı Kanun’un 9. maddesinin birinci fıkrasına göre arabulucu görevini özenle, tarafsız bir biçimde ve şahsen yerine getirir.
5. 6325 Sayılı Kanun’un 11. maddesinin birinci fıkrasında arabulucunun, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir.
6. 6325 Sayılı Kanun’un “Arabulucuya başvuru” kenar başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Taraflar dava açılmadan önce veya davanın görülmesi sırasında arabulucuya başvurma konusunda anlaşabilirler. Mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda aydınlatıp, teşvik edebilir.”
7. 6098 Sayılı Kanun’un 39. maddesi.
8. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 Sayılı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Kanun’un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 18.01.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bir cevap yazın